Yazarlığın Asaleti !

Yazar ve çizer olmak, ya da olabilmek…

Sanatın düşünce anaforunda kalem oynatmasıdır yazarlık. Kimi tualleri renklendirir şekillerle, kimileri sayfalara düşünce izdüşümü yansıtır. Her ikisi de bir sanatın kalemle şekil bulmasıdır.

Peki ama elinde kağıt kalem olan her bir kişi yada kişiler bu sanata hakkını verebiliyor mu ?

Bu konuda olumlu cevap vermek ne yazık ki mümkün değil…

1980’li yıllarda gazetelerdeki makaleleri okuduğumda kendimde bir şeyler bulur, olmayanları da kazanırdım. Yani her köşe yazarı okurunun bilgi dağarcığına katkı sağlıyordu.  Bu günlere baktığımızda ise beyinlerimiz yazarlar sayesinde kin, nefret ve düşmanlık tohumlarıyla kendini geleceğe yönlendiriyor.

Bugün herhangi bir gazete elinize aldığınızda bir gazete havasında değil, hangi gruba aitse o grubun bir broşürü halinde okura sesleniyor. Hem haberleri ve haberlere yapılan yorumlarıyla hem de köşe yazarlarıyla… Bu bazen bir siyasete kayma, bazen de bir cemaat yada topluluğa uyma şeklinde görülebilir. Ama genel manada haber ve makaleler okurları ikna yoluna giden baskılarla etkilemeye çalışıyor. Genel amaç da bu zaten…

Halbuki gazete, dergi ve görsel medya topluma tarafsız ve onu bilgilendiren bir hizmete amade olmalıdır.

Oluyor mu peki !

Asla….

Bakıyorsun kimi çok özel değerleri kalemiyle oynatıp satıyor…

Kimileri de ülkenin kıymet ifade eden şahıslarına kumbara gözüyle bakıyor.

Sonra ortaya fayda ötesi, menfaat göstergeli yayınlar çıkıyor…

YORUM EKLE