Teknolojik Vakalar...

Yıllardan beridir yazıyor çiziyoruz, lakin gittikçe bir piranaya benzeyan teknoloji bizi düşünmekten de alıkoyuyor. Aslında bir nevi düşünce sistemimizi de kemiriyor. İnsanoğlu yaradılışından itibaren kendini koruma dürtüsüyle hareket eden bir varlık olduğu biliniyor. Hatta tüm canlılar aynı benzer dairenin içerisinde yer alıyor. Biz insanlardaki tek fark bu icraatı düşünerek yani aklımızı kullanarak yapıyor olmamız...
Peki insanda var olan bu özellik, akıl yada diğer bir deyişle beyinsel yapıyı düşüncelere dayamak farkı...

Bunu kullanabiliyor muyuz ?
İşte bu sorunun içinden çıkacak cevaplar belkide kainatı dolduracak kadar çok yer işgal edecektir. Çünkü kainat dahi bu sorgulamayı yaşadığı doğal afetlerle bizlere bildiriyor. Bir şekilde akıl dünyamıza bir geribildirim gerçekleştiriyor. Bunu dahi sorgulamamıza müsaade etmiyor bu içine düştüğümüz teknoloji hastalığı...
Bu hengamede bilim insanları ne yapıyor diye sorabilirsiniz...
İşte olayın vehameti de burada gizli dostlar. Bilim insanları da teknolojinin ilerlemesi ve durudurulamayışı karşısında kendi bilgilerinin dumura uğradığını düşünerek, başkalarına; kendilerini iafade edebilecek başkalaşım senaryoları üretmeye çalışıyorlar. Bu ise insanlığa değil nefsine hizmet olarak gerçekleşiyor. 
Bilim, sanat, spor ve sosyal medya teknolojinin ipini göğüslemiş vaziyette. İnsanlar bireysellikten toplumsallığa doğru bu akımın içerisinde kayboluyor. Herkes bu ağın içerisinde bir yer edinme peşinde. Zaten sosyal medya fenomenliği de buradan doğmadı mı !
İşin içinden çıkılmaz hal alması, bataklığa topyekün düşülmesi arkadan kurtaracak kimselerin kalmaması anlamına geliyor. Dünya ülkeleri, dünya liderleri dahi bu kıskacın içerisinde. İnsanlığa manevi ve  toplumsal huzur vermeye çalışan din adamları dahi bu zincirin halkaları oldular. Tıpkı son yüzyılın karabelası korona gibi içten içe ve hızlı bir şekilde tüm dünyayı hegemonyası altına aldı. Zor kazanımları kolay heba ediyor ve insanlığın huzurunu teknoloji yardımıyla yok ediyoruz.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek üstedın bir eseri geldi aklıma;

Zaman bendedir,

Mekan bana emanet,

Kim var diye soranlar

Ben burdayım ilelebet!

Canla canı ola

Can verdik yolunda

Kırdım zincirimi,

Hoşgeldin

Ey hürriyet!

Duysun tüm dünya

Duysun simdi,

Yeter artık diyen,

Masumların sesini!

Bitsin bu esaret, bu zillet

Hadi ayağa kalk,

Bitsin bu hasret!

Surda bir gedik açtık

Mukaddes mi mukaddes

Ey kahbe rüzgar artık,

Ne yandan esersen es!

Duysun tüm dünya!

Duysun şimdi,

Yeter artık diyen

Masumların sesini.

Bitsin bu esaret!

Hadi ayağa kalk

Bitsin bu hasret.

Surda bir gedik açtık

Mukaddes mi mukaddes

Ey kahpe rüzgar

Artık ne yandan esersen es...

YORUM EKLE

banner29

banner31

banner30