HACI BEKTAŞ-I VELİ’Yİ AN(LA)MAK

Geçtiğimiz günlerde Erzincan İl Milli Eğitim Müdürlüğünün himayesinde Erzincan Ortaokulunun koordine ettiği “Hacı Bektaş Veli’nin İzinde Dostluk ve Barış” temalı bir program düzenlendi.

Programa il protokolü tam kadro katılırken halkın da yoğun ilgisi vardı. Erzincan Güzel Sanatlar Lisesi öğretmenlerinin icra ettiği deyişler programa renk kattı.

Bendenizin konuşmacı olarak katıldığı programda tam da Hacı Bektaş Veli felsefesine uygun, farklı inanç yorumlarından insanların bulunduğu güzel bir katılım vardı.

Adeta mozaiği andıran bu tablo karşısında elbette ortak payda ve noktalara temas edildi; Hünkar’ın aslan ve ceylan metaforunda öne çıkan ‘farklıların zenginliği’ temasına vurgu yapıldı.

Programda da ifade ettiğim gibi, O ve O’nun gibi düşünen zatlar sadece kendi çağıyla sınırlı kalmamış, sonraki çağlara da ışık saçarak gönül dünyalarını aydınlatmışlardır.

Bugün üzerinden yaklaşık sekiz asır geçmesine rağmen hala onları anlamaya çalışıyorsak, bu onların büyüklüğü yanında bizim de o güzel değerlere ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu göstermektedir.

“BÜYÜKLERİN SÖZLERİ, SÖZLERİN DE BÜYÜKLERİDİR”

“ONLARI BÜYÜK YAPAN, SADECE SÖZLERİ DEĞİL; SÖZLERİNİN ARKASINDA DURARAK YAPTIKLARI İCRAATLARI VE SAMİMİYETLERİDİR.”

Hani Cemil Meriç’in harika bir benzetimi vardır; “SAMİMİYET ÖYLE BİR DİLDİR Kİ KÖR DE GÖRÜR, SAĞIR DA DUYAR”

Onlar Yunus’un ifadesiyle; “GELİN TANIŞ OLALIM/ İŞİ KOLAY KILALIM/ SEVELİM SEVİLELİM/ DÜNYA KİMSEYE KALMAZ” sırrınca en kutsal ve en müstesna mekân olan gönüllere girmeyi başarmış gönül insanlarıdır.

“ARADAN 8 ASIR GEÇMESİNE RAĞMEN HALA ANILIYOR OLMALARI, VERDİKLERİ MESAJLARIN ŞAHISLAR ÜZERİNDEN DEĞİL, İLKELER ÜZERİNDEN YÜRÜMESİDİR. ÇÜNKÜ ŞAHISLAR ÖLÜR AMA İLKELER YAŞAR.”

Hacı Bektaş Veli hazretlerini anlamak için yaşadığı 13. Asrın kaotik ve zorlu şartlarını göz önünde bulundurmak gerekir. Böylesi zor dönemler güçlü şahsiyetleri de ortaya çıkarır.

Bir yandan Anadolu’yu sarsan Moğol kasırgası öbür yandan beylikler arasındaki kavgalar ve iç çekişmeler karşısında Hünkâr, birlik ve beraberliği öne çıkaran vahdet dilini kullanmıştır;

“Sevgi muhabbeti kaynar yanan ocağımızda,

Bülbüller şevke gelir, gül açar bağımızda,

Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda,

Arslanlar, ceylanlar dosttur kucağımızda.”

Yine O’nu diğerlerinden farklı kılan unsurlardan biri de şekilci ve tutucu din anlayışından uzak özün tezkiyesini dikkate alan, edep-erkan ağırlıklı bir yola sahip olmasıdır;

“Hararet nardadır sacda değildir

Keramet baştadır tac’da değildir

Her ne arar isen, kendinde ara          

Kudüs’te Mekke’de Hac ’da değildir.”

Çağdaşı olduğu pek çok mutasavvıf kabuğuna çekilip münzevi bir hayat yaşarken O, tam tersine yerleştiği Suluca Karahöyük yöresinde kadınları da içine alan çalışmaya ve üretime dayalı, insan sevgisini ön plana çıkaran proaktif bir tasavvuf anlayışını ortaya koymuştur;

“Erkek dişi sorulmaz muhabbettin dilinde

Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde

Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok

Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde.”

“Düşmanının dahi insan olduğunu unutma” diyecek kadar insan canlısı bir öğretinin sahibi olan bu zatı ne kadar anlatsak da azdır.

Zulmün ve haksızlığın kol gezdiği, mazlumların emperyal güçler karşısında mağdur ve mahzun olduğu şu asırda onun diriltici nefesine ne kadar ihtiyacımız olduğu aşikâr.

O’nun Anadolu’ya gelirken benimsediği güvercin simgesinin kanayan gönül coğrafyamızda tekrar neşvünema bulması dilek ve temennisiyle…

18.12.2021

İHSAN ÜNLÜ

YORUM EKLE