Engellileri Derdest Etmek !

Aklın almadığı mevzular, bilim ve ilme sığmayan liyakatsız demeçler, siyaset adabından uzak politik açıklamalar, engelliler üzerinden prim yapmaya çalışan düşüncesi sakat insanlar, vergiden kaçmak yada ödememek için vakıf ve derneklere yardım ettiğini zannettiğimiz uçuk kaçık iş adamları ve bu yolun uzun uzadıya yoldaşı olan kendini akıllı sanan zavallı insanlar topluluğu...

Tüm bunların en rahat vuku bulduğu bir güzel ülke Türkiye !

Yazıya nerden başlasam da okurlara okutabilsem diye çok düşündüm. Lakin sonu başa başı ortaya ortayı sona yerleştirmeye karar verdim.

Çocukluk dönemlerim aklıma geldi birden, unutmadan geçmeyeyim. İlk oyuncağım pelit odunundan yapılmış bir kızak, arada bir evin bahçesinde toprak taşımaya çalıştığım oyuncağım. Sonrası eskimiş lastik ayakkabıların topuklarından tekerlek yaptığımız kocaman bir çivinin ucu ve sonuna yerleştirip ortasından bir uzun çubukla tutturup çubuğun ucuna da direksiyon vazifesi gören biraz daha büyük bir ayakkabı topuğu takıp kenar süslemelerini ise eski o büyük pillerin renki kısımlarını taktığımız oyuncağım. Köyün meydanına gidip kimin ki daha güzel diye görücüye çıkar gibi dolanırdık. Büyüklerimiz de vay be Müslüm'ün arabası son model deyip bizlere gazı veriyorlardı. İşte bizlere mutluluk, huzur ve umut katan anlardı bunlar. Yalansız, riyasız ve içten... Ha birde o zamanlar kimse kimsenin ne ırkı, ne inancı ne de yaptığı özel meşguliyetlerle alakalı takıntılara hiç girmiyordu. Yörenin yerlisi, muhaciri, kürdü , lazı alevi ve sünnisi nedir bilmezdik. Sadece yiğit lakabıyla anılır diyerek Topal Hasan'a Topal denmesi bile zorumuza gitmez, Kürt Hilmi demekle de ırkçı damarlarımız harekete geçmezdi. Velhasıl gündüz gezer tozar, akşama dede ve ninelerimizin dizinde geçmişin tarihini yada eskimeyen masalları dinler uyurduk.

Ne yazık ki zaman ilerledikçe geride bıraktıklarını da bize unutturmaya çalışıyor. O nedenle başta dediğimiz aklın almadığı mevzular akıl sınırlarımızı zorlamaya devam ediyor. Herkes her şeyi biliyor, uzmanlık alanı denilen liyakat unsurundan yoksun bir ''düşünce kirliliği'' kör bir kuyuya doğru akıl almaz hızla ilerliyor. Akıl almaz hız diyorum çünkü aklı ve bilimi bizlere sunan cenahlar tarafından bu durum vuku buluyor.

Nerede o eski bayramlar ? derken, nerede o eski düşünceler diyemiyoruz. Nerede o mutluluk bulduğumuz ortam ve duygular diyemiyoruz...

Hep bana tavrıyla, hep bir çeşit beklentiler içerisinde yol alan yolculukta gerçeklerimizi, düşünce eksenimizde prangalara vuruyoruz. İçimiz dışımızla özdeşleşemiyor, biz olamıyoruz benlik kıskacından çıkıp...

Tüm bunlar ne yazık ki her yanımızı kaplamış durumda. Halbuki herkes kendi çevresinde bir akım başlatsa... Kendi kendine değişimleri eski düşünce yapısıyla güncelleyip, yeni fikirleri o doğrultuda hafıza merkezine alsa sorunlarımıza çare olacağı kanısındayım.

Geçenlerde bir siyasi partimizin STK'lara verdiği istişare kahvaltısındaydım. Her zaman ki gibi sadece siyasi mesajlar ve günübirlik sohbet şeklinde geçiyordu. Sorular istendi, kimse de ses yok. Stk başkanlarından gelen ısrar sonucu bende yetkililere bir soru sordum. Amacım ne siyasi beklenti, ne birilerini haksız eleştirmek, nede bu benim önerim diye kendime pay çıkarmak... Sadece ve sadece hizmet ve hizmete hizmet edebilmek mantığıyla sordum. Dedim ki, Beyoğlu bir sanat-kültür merkezi ise ve bu kültür ve sanatıyla dünyanın sayılı merkezlerinden olma yolunda ise, o halde bu merkeze Uluslararası Engelliler Merkezi kurulması neden düşünülmüyor. Böyle bir merkez hem kendi insanımıza, hem de yurtdışından gelen turizme de katkı sağlayacak engelli ailelerinin ilgisini çekecektir.  Gelen turistler çocuklarını bu tür güvenilir merkezlere bırakarak gezmeye daha fazla zaman ayırıp ekonomik fayda eksenini genişletir diye düşündüm. Bu soru hem Belediye Başkanı hem de siyasi üst düzey kişiler tarafından onaylandı, hem de STK temsilcileri bu projenin gerçekleşmesi konusunda yanımda olacaklarını belirttiler.

İşte böylesi bir kahvaltıda aklımdan geçenleri sorma şansını vermeleri bende böylesi bir yazı kaleme alma zorunluluğu doğurdu. 

Bu konuyu açmamın tek nedeni ise, siyasilerin ve siyasete hizmet etmeye başlayan gerçek amacından sapan derneklerin engellilerimizi derdest etmesini engellemek.

Selam ve dua ile... 

YORUM EKLE