BİR BAŞARI HİKAYESİ (!)…

Nerede o eski yazarlar. Rahmetle anıyoruz ‘Olaylar ve insanlar’ köşesinde Hasan Pulur yaşıyor olsaydı başlayacaktı; ‘Devlet eliyle zengin olmak diye bir laf dolaşır durur ortalarda… Devlet eliyle nasıl zengin olunur?

Önce düşünürsünüz. Devlet insanı nasıl zengin eder diye.

Acaba devletin böyle görevi var mı?

Olaya genel olarak bakarsanız elbette vardır, devletin ülkeyi kalkındırmak, sosyal adaleti sağlamak, herkesi milli gelirden aldığı payda bir yükselme, zenginliği tavandan tabana indirmek gibi görevleri vardır. Ama yıllardır gelen iktidarlar için bu hedefler iyimser açıdan bir hayal olarak kalmıştır. Buna rağmen devlet istediğini yine zengin edebiliyor.

Geçmişte yaşanmış yerel seçimlerden birinde genel merkez bir adayı veto ediyor. Adayın hemşehrilileri, partilileri Ankara’ya geliyor. Partinin ileri gelenleri ile görüşüp aday için ısrarcı oluyorlar. Hatta biraz da tehdit edip, eğer vetoyu kaldırmazsanız bağımsız aday koruz ,muhaliflerden de oy alırız seçime gireriz diyorlar.

Lakin genel merkez vetoda kararlıdır. Ancak genel merkez büyüklerinden biri ‘Canım ille de onun belediye başkanı olması şart değil ya, zengin ederiz olur biter’ diyor zengin olmanın yolu ihaleden geçiyormuş.

Mesela diyelim bir belediyenin yol makinalarına ihtiyacı var, ihaleyle alınacak, ihale şartnamesi hazırlanır ve öyle şartlar konur ki ihale açılır 20 gün süre tanırsınız şu şu makinalardan, şu şu ölçülerde olanlar katılabilir dersiniz. Bu süre içinde ihale şartlarını gerçekleştirmek mümkün değildir. O zaman ne olur, göstermelik bir iki firma ihaleye girer, tabii kaybeder ama asıl firma bütün makinaları çoktan hazırlamış beklemektedir. Verdiği teklif ihale şartlarına virgülüne kadar uygundur.

Eh, siz olsaydınız ne yapardınız. İhaleyi kime verirdiniz?

Kılıf önceden hazırlanmış sonra minare çalınacak,

Şimdi gelelim günümüz genç girişimcinin ‘Başarı’ hikayesine…

‘Failden ziyade fiil ya da ne kötü adam değil ne kötü iş’ Anlayışıyla olaya baktığımız için isim zikretmiyoruz. 33 yaşındaki genç, ömrüne onlarca başarı sığdırmış. Üç yıl önce İstanbul Belediyesinde 3 bin tl ücretle çalışan bu kardeşimizin bugün milyonluk ihalelerin altında imzası bulunuyor .

Kamuoyu onu Sirkeci ve Haydarpaşa istasyonlarının ihale sürecinde tanıdı. İki yıl önce 10 bin lira sermaye ile kurduğu şirketle gar ihalesine katıldı ve sadece iki yaşındaki bu şirket ihalede İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 3 katı teklif sundu. İhaleye katılan diğer şirketler ise çeşitli gerekçelerle ihaleden ya elendi ya da çekildi.

İhale komisyonu, finale kalan tarafları 15 gün sonra yeniden pazarlığa çağırmıştı ki, 18 Ekim’de İstanbul Belediyesi ihaleden men edildi. Gerekçe ise Belediyenin ‘müşterek ve müteselsilen’ yazması gerekirken Türkçesiyle ‘ortaklaşa ve birlikte’ yazması olmuş böylece ihalede genç girişimcinin şirketi tek başına kalarak Sirkeci ve Haydarpaşa istasyonlarının işletmesini devraldı.

Durum böyle olunca herkesin aklına kim bu adam sorusu geliyor. Sermayesi 10 bin lira olan, daha düne kadar belediyeden 3 bin lira maaş alan bir adamın bu ihaleyi almasındaki motivasyonun sırrı ne…

Bu arkadaşımız, genç ömrüne okçular vakfının genel müdürlüğü, parti gençlik kolları başkanlığı ve neredeyse tüm kamu kurumlarına danışmanlık hizmeti veren bir şirketin sahipliğini sığdırmış kısaca genç girişimcinin söz konusu bu başarı hikayesi 1,5 milyon genç işsizin bulunduğu ülkemizde, genç işsizlik oranının Cumhuriyet rekoru kırdığı günümüzde tüm gençlere ‘Örnek’ olacak cinsten…

Hasan Pulur üstadımız bugün yaşasaydı herhalde yazısına okuyucularını düşündüren ve tebessüm ettiren bir fıkrayı da ilave ederek nihayet verecekti;

Osmanlı paşasının kayığı su alıyormuş. Kahyasını çağıran paşa ‘kayığın altını hemen ziftlet!’ demiş. Birkaç gün sonra kahya huzura varmış:

Kayık ziftlendi paşam!

Kaç paraya ziftlendi?

On altına paşam!

Paşanın gözleri fal taşı gibi açılmış:

Ne? Ulan on altına kayık ziftlenir mi be?

Kahya boynunu bükmüş

‘Müsaadenizle biraz da ben ziftlendim paşam!’ ve diyeceğini deyip mesajı verirdi.

‘Şimdi bir takım münafıklar dillerine dolayacaklar yok kılıf önceden hazırlanmış, yok minare sonra çalınmış gibi’

Yoksa sizde öyle mi düşünüyorsunuz böyle bir ihale olsa ihalenin şartları böyle tespit edilse bunda mutlaka bir bit yeniği vardır mı dersiniz?

Bunun adına ‘devlet eliyle zengin olmak’ denir mi?

Haşa, sümme haşa değil mi?

Her şey kitabına uygun!…

YORUM EKLE